Türkiye dünyanın gelişen ülkeleri arasında giderek önem kazanan bir ülke olmakla beraber gelinen noktanın toplumsal bir başarı mı yoksa dünyadaki gelişmelerin lehimize oluşması ve bu durumun iyi değerlendirilmesi yanında ülkenin jeopolitik konumunun da önemli katkı- sı olduğu, ya da hepsinin bir araya gelmesiyle mi gelişme trendinin arttığının tartışılmasının hiçbir önemi yoktur.
Önemli olan bugün gelinen noktadır ve bizim nasıl bir gelecek istediğimizdir. Geleceği tahmin etmek kahinlerin işidir. Bizim işimiz ise geleceği planlamak olmalıdır. Geleceği planlamak mevcut durumun doğru verilerle, objektif ve doğru analiz edilmesiyle olabilir.
Ekonomik gelişme (hizmetler,sanayi,tarım) temelde yatırımların artmasıyla olacaktır. Sür- dürülebilir bir gelişme için ise teknolojik gelişme şarttır. Böyle olunca da yerli ve yabancı sermayenin sürekli yeni yatırımlar yapması veya mevcut yatırımlarda verim artırıcı teknolojiler kullanması ve ARGE çalışmalarının artması gerekmektedir. Arge çalışmalarının artması ve yeni üretim teknolojileri yatırım- larda çeşitlenmeyi de sağlayacaktır.
Türkiye’de yatırım ortamı geçmiş yıllara göre çok daha iyi bir duruma gelmiş olsa da yatırımlarda girişimci açısından finansman değil, pazarlama konusu birinci sorun olarak orta- ya çıkmaktadır. Bu durum yatırımcı açısından yatırım yapmanın cazibesini azaltmaktadır.
Bir diğer konu da sektörel bazda mevcut kapa- sitenin arz talep dengesinin kurulup kurulmadığının dikkate alınmamasıdır. Ülke genelinde bazı sektörlerde kapasite fazlası olmasına rağmen hibe destekleri kapsamına girmekte kapasite fazlalıkları bazı proje uygulamalarında sadece il bazında dikkate alınmaktadır.
Temel sorun olan pazarlamanın çözümü önce ülke içinde yapılacak altyapı organizasyonları ile başlatılabilir. Bunun için gerek yatay ve gerekse dikey kümelenme organizasyonlarına ağırlık verilmelidir. Türkiye’nin son yıllarda tanıştığı kümelenme kavramı konusunda imalat sektöründe kamunun desteği ile başarılı çalışmalar yapılmaktadır. Benzer çalışmalar tarım ve tarıma dayalı sanayi için de yapılabilir.
Tabi ki kalite, ambalaj vs. önemli olacaktır ancak bütün bunlar kümelenme projeleri kapsa- mında bir bütün olarak ele alınıp çözülebilir. Zaten bu konularda pek çok çalışma, destek ve uygulama ağırlıklı olarak kamu tarafından yürütülmektedir. Bütün yapılanların kümelen- me mantığı içinde düşünülmesi ile küçük çaplı işletmelerin de dışa açılması sağlanabilecektir. Netice itibariyle iç pazarın yanında dış pazar- larda konumlanmış markalar yaratarak pazar- lama konusunda ilerleme sağlanabilir.
Ciddi anlamda finans desteği sağlayan IPARD uygulamasında yatırımcı talebinin istenen veya beklenen düzeyin altında olması, özünde istenen evrakların fazla olması, proje yazımı- nın zorluğu gibi faktörlerin yanında girişimci- lerin yatırımdan beklentileriyle ilgili olabilir.
Geçen ay bir Polonyalı AB uzmanını dinledi- ğimde, Polonya’nın 10 yılda yani AB’ye giri- şinden itibaren 2012’ye kadar, tarımsal ürün ihracatının 4 milyar $’dan 15 milyar $’a ulaştı- ğını belirtmesi dinleyiciler açısından son dere- ce çarpıcıydı. Şüphesiz bu yükselişin arkasında AB hibe proğramlarının büyük etkisi vardır. Ancak yatırımcı pazarlayabileceğine inandığı, fiyat dalgalanmalarından fazla etkilenmeyece- ğini düşündüğü ürünleri üretir.