KÖYÜMÜZ

TEVFİK FİKRET CENGİZ

Yapılacak çok iş var. Nereden çıktı bu söz demeyin.

Geçenlerde doğduğum köyün derneği bir toplantıya davet etti. Zaten uzun süredir katkı sağlayamadığım için içimde bir burukluk vardı. Herkesin deneyimleri ve birikimi farklı. Ve herkes yerelde bu birikimlerini kullansa kırsal kesime büyük katkı sağlar. Bizler veya en azından ben sanayi nasıl gelişir, finans kaynaklarına nasıl ulaşılır, IPARD projesi nasıl yazılır, hangi alanlarda yatırım yapılır vs. gibi daha makro konulara yoğunlaşıp köyümü unuttuğumu fark ettim. Biraz da yaşam bir yöne yönelmenizi, uzmanlaşmanızı gerektiriyor. Unuttum dediysem gidip gelmediğimi sanmayın. Yazları sürekli giderim, kışın daha az. Çok da keyifli bir yerdir. Hem yazı hem de kışı. Burada yazdığım yazılarda bir çok kez kalkınmanın yerelde başlaması gerektiğini ısrarla belirtmiştim. İster ekonomik kalkınma ister sosyal kalkınma olsun. Zaten ikisi birlikte gitmezse olmaz. Kalkınma ekonomik yönünün yanında insani gelişmenin de artık bir ölçüt olarak bakıldığı bir kavram.

Toplantının temel konusu köyün varlıklarına kurumsal olarak sahip çıkılması. Bunu nasıl yaparız, köyün kaynaklarını nasıl bir değere dönüştürürüz. Bunu organize edenler ise kentte emekli olup köye yerleşen veya kentte yaşayıp köyde aile bağları olan genç nesil. Dikkatimi çeken bir diğer konu da insanımızın olayı bireysellikten çıkarmış olması ki çok çok önemli. Bizim çocukluk yıllarımızda biri aklı başında bir laf etse ve ortak bir iş yapalım köye dese herkes bir taraftan eleştirirdi. Galiba genç nesil toplumsal bilinç düzeyi daha ileriye gitmiş.

İşin felsefi yönünü ve duygularımızı bu şekilde özetledikte sonra gelelim konunun kuramsal yönüne ve tabi ki planlayacağımız yapının nasıl pratiğe döküleceğine. Bizde kentler çarpık veya planlı da olsa bir şekilde gelişiyor ama bu kırsalı çok az etkiliyor. Yapılan bazı yatırımlar ise yereldeki halkı hiç etkilemiyor ya da çok az etkiliyor. Buna örnek olarak birçok toplantıda verdiğim örneği burada tekrar etmek isterim. Yaklaşık 20 yıl önce kayak merkezi yapıldı. Özellikle Ankara ve İstanbul’dan birçok kişi gelir. Ama iki gün gelir hiçbir yere uğramaz veya uğrayacağı ortam yoktur, kayak yapıp gider. Yerel üretim organize ve sürekli olmadığından onu pazarlama olanağı da yoktur. Dolayısıyla yörenin kalkınmasına veya gelir artışına 20 yıldır bir katkısı yoktur. Bana göre buradaki hata bu yatırımı yapanlarda değil yerel inisiyatiflerin oluşturulamamış olmasıdır. Kırsaldaki gelişmenin daha entegre bir yapıda organize edilmesi yani yatırımların yatay ve dikey bütünleştirilmesi/bağlantılı olması gereklidir. Şunu kesinlikle belirtmek gerekiyor ki kırsal kesimdeki gelişmeler kentlere daha etkili yansıyacaktır.

Bu çerçevede bizim yapmamız gereken yerel kaynaklarımızı harekete geçirmek olmalı. Bizim yayla çok güzel demekle olmuyor. Oraya gelen insanların ihtiyaçlarını karşılayacak altyapı, doğanın farklı yönlerini ortaya çıkarıp işlevsel hale getirmek, yerel ve tadına doyulmaz bazı ürünleri sağlıklı koşullarda mikro da olsa endüstriyel üretime dönüştürmek lazım ki kentlerle entegre olabilsin. Tabi merkezi yönetim ve yerel yönetimin mutlak desteği olmadan bu iş olmaz. Tarım Bakanlığımızın uygulamaya başladığı “ LEADER” programı il bazında iyi organize edilirse yerel kalkınma programlarının hazırlanmasında çok başarılı olabilir. Diğer taraftan Kalkınma Ajanlarının proje desteklerinin geneli ilgilendiren altyapı konularında teklif çağrısı şeklinde değil bire bir analiz yapılarak doğrudan desteklenmesi gerekir.

Bu anlatılan köy neresi diyeceksiniz şüphesiz. Aslında konu kırsal kesimin tümünü ilgilendiriyor. Çok da birbirinden farklı değil. O nedenle bahsetmedim ama artık söylemeliyim. Hani bir şarkı vardı çok uzaklarda Çin’de bile çocukların söylediği ve bizim de gururlandığımız “ Ilgaz Anadolu’nun sen yüce bir dağısın” işte ben Kese köy özelinde Ilgaz/ Çankırı’dan bahsettim bu yazımda. Tanrının verdiğiyle gururlanmak yerine yaptıklarımızla gururlanalım istiyorum.